İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Deli Hüseyin Paşa

İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Osmanlı Tarihini okuyorum şu günlerde. Bin altı yüzlerin ortasındayım.
Baltacılıktan yetişme, İran Şahının Osmanlıda şu yayı kuracak adam bulunmaz diye gönderdiği ve gerçekten arama taramalara rağmen yayı kuracak kimsenin bulunamadığı bir anda hadiseden bihaber olarak yayın kurulu olduğu odaya girip duvarda asılı yayı bir kaç defa kurup bozan ve nihayet yakalanıp zılgıt yiyeceğini düşündüğü bir anda IV. Murad gibi pehlivan bir padişahın huzuna çıkarılarak İran elçisinin önünde yay ile oyuncak gibi oynayan bir babayiğit. Deli Hüseyin Paşa.
Öyle ki vezir-i azamlığa getirilmiş, kaptan-ı deryalık yapmış ve nihayet İstanbulu harem ağaları, saray kadınlarının yönettiği bir zamanda Giritte dillere destan bir mücadele vererek halkın arasında namı yayılmış bir gazi.
Öyle ki vezir-i azamlığa getirilmiş, kaptan-ı deryalık yapmış ve nihayet İstanbulu harem ağaları, saray kad-ınlarının yönettiği bir zamanda Giritte dillere destan bir mücadele vererek halkın arasında namı yayılmış bir gazi. ettirilerek kendi kanı, canı ve dinine mensup cellatlarca boğularak öldürülmüştür. Münafığın öldürdüğü de şehittir diye Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum. Zira bu serdara kıyanlardan birisi de yaşı başını almış ve devlete bir çok hizmeti bulunmuş olan Köprülü Mehmet Paşa. Baş rolde o var ne yazık ki. Ruz-i mahşerde hesaplaşırlar. Zerreyi hesap edeceğini vad eden Allah bunu haydi haydi hesap eder elbet.
Bugün Deli Hüseyin Paşalar yok değil elbet fakat haset ehli de hiç hiç az değil.
“Nâehil olur muârız-ı ehil,
Her Ahmed’e bulunur bir Ebu Cehil.”
Yeni nizamın Deli Hüseyin Paşaları makamına fesat ehlini de inlerine göndereceğini ümit ediyor herkes.
Ellerinde dosyalarla ihale kovalayan bürokrattan, babası hariciyeci diye 3 dil bilen çifte pasaportlu elçizadelerden; tiyatronun, sinemanın, siyasetin, tıbbın köşe başlarını tutmuş Darwinofillerden bıktık usandık artık.
Anları helal ye, doğru söyle, halka hizmet et diyen Anadolu çocukları acemi de olsalar bu kadrolarda yetişmeli. Zira deneyim denilen şey denemeden elde edilemiyor. Deli Hüseyin Efendiye fırsat vermeseydi Osmanlı belki yüz bin ton daha odun taşır ve ölür giderdi. Oysa fırsat verildi devleti omuzunda taşıdı en zor anlarında…
Bu örnek alış su-i misal seleflerini misal alarak değil tabii ki. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali gibi selefleri kutup yıldızını takip eden bir gemici gibi takip ederek.
Ne kadar ümitliyim peki? 100 yılda bozulan şey ancak 100 yılda düzelebilir. Eşyanın tabiatı böyle.
Biz ve çocuklarımız böyle yaşamak için gayret gösterir isek torunlarımız belki görür. Fetret olmadan gayret edilebilirse tabi.
Allah ahir ve akibetlerimizi hayreylesin.

Mustafa KAYIHAN
18.04.2017
Ankara

Yorumlar kapatıldı.