İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yeşil ördek gibi daldım göllere

Türkü sevenler sözlerini bilir:

“Yeşil ördek gibi daldım göllere,
Sen düşürdün beni dilden dillere,
Başım alıp gidem gurbet illere,
Ne sen beni unut ne de ben seni”

Buradaki yeşil ördek boz ördeğin erkeğidir.


Yeşil


Boz

Rivayet odur ki tıpkı angıt ördeği gibi boz ve yeşil ördek de ömür boyu tek eşli olurmuş. Dişi olan boz ördek bir avcı tarafından vurulduğunda ya da doğal yollarla öldüğünde erkeği yeşil, yüksek irtifadan göle dalış yapar ve bu çarpmanın tesiriyle sinesi bir kayaya çarpmış gibi o minicik kalbi durur ölürmüş.

Yani “Yeşil ördek gibi daldım göllere” dizesinden anlıyoruz ki adamın eşi ölmüş ve hissiyatı yeşil ördeğinki ile aynıdır.

“Sen düşürdün beni dilden dillere” dizesi ise Mecnun’a döndüm demenin bir başka şekli… Artık eski karizmatik görünme kaygısı, halk tarafından kınanma endişesi kaybedilmiştir.

Bir çeşit buhran geçiren adamcağız “Başım alıp gidem gurbet illere” diyerek eşi hatırlatıcı ne varsa ondan uzaklaşma, kaçma arzusundadır.

“Ne sen beni unut ne de ben seni”.

Müslüman için ölüm kısa süreli bir ayrılıktır ve Allah kullarına diğer dünyada arzuladığını verecektir. Bu dizede der ki sen beni öbür dünyada unutma ben de bu dünyada seni unutmayacağım. Kavuşma zamanı da zaten çok uzak değil…

“Sevdiğim semanın güneşi mâhı,
Seni seven âşık çekmez mi âhı?
Getir el basayım Kelâmullahı,
Ne sen beni unut ne de ben seni”

Bu kısım türküyü söyleyenler tarafından en çok karıştırılan kısım. Saçma sapan bir şekilde “Sevdiğim cemalim, güneşim ayım” gibi bin çeşit okunuyor… Yukarıda görüldüğü gibi ahlar tam kafiye, belirtme hal eki “ı”lar ise rediftir.

“Senin anan baban var ise mihr ü mâhdır cânâ
Ki bir bakışta mihre bir bakışta mâha benzersin”

diyen divan şairinin ifadesiyle dile getirilen sevgiliyi görebildiği en parlak şeylere benzetme kaygısı var elbette bu dizede. Gündüzün en parlağı mihr gecenin en parlağı mâh… Sevdiğim gökyüzünün güneşi ve ayıdır derken bunu ifade ediyor…

“Seni seven âşık çekmez mi âhı” Âh yerde kalmaz, mazlumun ağzından çıkan âh mutlaka Allâh ulaşır. Âşığın ağzından çıkan nefesin soğuk havada göklere yükselişi gibi yükselir bu ah… Tâ ciğerden gelir ve göklere yükselir. O mihr ü mâhı seven aşığın bağrı yanmaz mı ve bu yangının tesiri ile bir âh çekmez mi? Elbette çeker, demenin bir başka ifadesidir bu istifham.

“Getir el basayım Kelâmullahı” derken de inandığı ve onu bağlayıcı tek kaynağa, Kur’âna el basıyor. Zira öbür dünya ile bu dünya arasında başka bağlayıcı hiç bir kanun kitabı bulunmaz, bulunamaz. Seni unutmayacağım derken bu sözünü hem his hem bağlayıcılık açısından kuvvetlendiriliyor… “Ne sen beni unut ne de ben seni” ise bu kadar kıyl ü kâlin asıl sebebidir.

“Gel seninle bir ahd-i aman kuralım,
Bağlanalım bir karara varalım,
Verdiğimiz sözde hemen duralım,
Ne sen beni unut ne de ben seni”

Ahiretteki sevgili ile ahitleşir ve bir karar verirler. Bu sözde ikisi de duracaktır. Karar baştan beri zikredilen şeydir: “Ne sen beni unut ne de ben seni”

Aslında Müslüman öyle ya da böyle Cennete gidecektir. Cehenneme düşse de cezasını çektikten sonra gidecektir Cennete. Ölen eşin Allah’tan kocasını isteme hakkı vardır ve verdikleri söze göre kadın unutmayacak ve kocasını bekleyecektir. Koca da yaşadığı sürece bu dünyada ve ölünce öbür dünyada aynı sözü tutacaktır…

Bir eser iki kişide hayat bulurmuş. Yazan ve okuyan. Ben okuyanım.

Mustafa KAYIHAN
13.05.2017
Ankara

Yorumlar kapatıldı.