İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kadızadelerden Fetözadelere Paralel Yapılanmalara Dair

İki yıl önce şimdilerde ne yazık ki kapatılan Cebeci Halk pazarına düzenlediğim bir kitap seferinde Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI ve Enver Ziya KARAL’ın hazırlamış oldukları 11 ciltlik Osmanlı Tarihi adlı kitabı bir eskicinin önünde yığılı görünce sordum:
– Kaç para?
Adam:
-15, dedi.
-Tanesi mi? deyince
-Yok hepsi, dedi.
– Doldur, dedim.

Sahaflar Şeyhi Merhum Muzaffer OZAK’a:
-Efendim ne iş ile iştigal ediyorsunuz? demişler.
– Ölenlerden kitap alıp öleceklere satıyorum, demiş.

Belli ki bir merhumun kitap sever(!) oğlundan, kızından, eşinden bedavaya almış ve bana satıyordu. Altını tenekeciye götürürseniz kilo ile tartar. Tarttı verdi.

Satıcı bir meşin bavul buldu eskiler arsından ve doldurdu. Beyaz karton kapaklı olanı yenisi değil… Hani bilenler bilir.
Nadirkitap’taki fiyatı 200 TL gözüküyor ve satılmış. Şimdi baktım. Bir hocama anlattım “yüzde yüz kâr veririm” dedi. Yani 30 lira… Kârlı ticaret hani…

Her neyse bu tanesini 1 lira 36 kuruşa aldığım kitabı okumak için uzun metro yolculuklarımı vesile kılıp günde yüz sayfa okumağa başladım. Şimdi 3. cilt 1. kısmın sonlarına gelmiş bulunuyorum. XVII. yüzyılın başından itibaren Türk tarihinin seyri açısından can sıkıcı konularla dolu tabii ki kitap. Fakat bu tarih akışı içerisinde asıl ilgimi çeken bir hususu aşağıda maddeler halinde arz etmek istiyorum.

Buyurunuz:

1. Kadızadeliler diye bir zümre peyda olmuş XXII. yüzyıl ortalarında. Bunlar meşruiyetlerini II. Selim’in hocası Birgili Ataullah Efendnin medresesinde müderris olan Birgivi Mehmet Efendinin Tarikat-i Muhammediye adlı eserlerinden aldıklarını iddia etmekteydiler.

2. Ebussuud Efendi ile Bilalzadenin cerh ettiği bazı bölümleri muhtevi Tarikat-i Muhammediye -Birgivi 1573’te Birgi’de vafat etmiş- bazı vaizlerin eline geçerek bununla propogandaya başlamışlar. Bu vaiz kısmı ve kitap hususu tanıdık gelmiştir sizlere de…

3. XVII. yüzyılda kendi ipliklerini boyamak için bu kitabı kullananların başında Küçük Kadızade denilen Balıkesirli Mehmet Efendi başta olmak üzere bir teşkilat ortaya çıkmış. Siz buna XX. yüzyılın ikinci yarısında deyin…

4. Küçük Kadızade Terceman Yunus Tekkesine intisap etmek istedi ise de beceremediğinden çeşitli kürsülerde vaaz etmeye başlamış; avamı cezb ve celb etmesi sebebi ile saraydan bazı kimseleri etkilemiş daha sonra padişahın izni ile Ayasofya Camiine vaiz olmuş. Kadızade kurnaz, cezbeli ve çok hırslı bir kişi imiş. Sultan Ahmet’in ölümünden sonra hükumetin aczinden faydalanarak ayak takımını hükumete isyana teşvik etmiş. Bu madde de tanıdık gelmiştir. Cezbeli kısmını gözü dönerek vaaz eden vaizden iyi biliyoruz artık…

5. Sultan IV. Murad’ın tütün, kahve ve içki yasağında sap ile samanı karıştırmak sureti ile bir çok insanın katline fetvalar vererek bu fetvaları meşru kılmanın yolarını uydurmuşlar.

6. Asıl adı Abdülmecid Şeyhî Efendi diye bilinan Sivasî Efendi diye meşhur olmuş mutasaffıf ile tatışmışlar ve saçma sapan konularla halkın düşüncelerini karıştırmışlar. Bugün Selefilerin söyledikleri ile örtüşen bu fikirlerin temelinde bidat mevzuu yatmakta imiş. “Don ve kaşık kullanımına” kadar bidattir diyecek derecede tefride kaçmışlar…

7. Kadızadeler saraydaki adamları ile yönetimi ele almışlar adeta paralel bir şekilde devleti yönetmeğe başlamışlar. Gizliden rüşvet alıyorlar, oğlancılığa varacak kadar günah işledikleri halde suret-i haktan görünmeğe gayret ediyorlarmış.

8. Özellikle IV. Mehmet’in küçük yaşta padişah olmasından faydalanarak “baltacılar, bostancılar ve kapıcılar” vasıtasıyla devleti paralel bir şekilde yönetmişler bir süre.

9. Küçük Kadızade’den sonra en cerbezeli, cerrar ve riyakarı olan Üstünavi Mehmet Efendi ehl-i tarike savaş açmış. İlme dayanmayan bu savaşa karşılık Tatar İmam meydan okumuş ve Fatih Camiinde münazara teklif etmiş olduğu halde Kadızedeliler bu teklife cevap verememişler. Zira Tatar İmam tartışma konuları ile ilgili bir katır dolusu kitabı Fatih Camiine getirmiş fakat karşısında adam bulamamış. “Nâehil olur muârız-ı ehil…”

10. Kadızadelilerin bir kısım azil ve tayinleri yaptırmaları, rüşvet almaları ve üstüne üstlik tehditten sakınmamaları gemi azıya almalarına sebep olmuş. Üstünavi Mehmet Efendinin bir dediği iki olmuyormuş artık devlette…

11. Yaşlılığında Vezir-i Azam olan Köprülü Mehmet Paşa ustaca siyaset izleyerek bunları def etmenin yolunu bulduğu ve dahi öldürmek için elinde fermanı olduğu halde öldürmeğe cesaret edememiş ve Kıbrıs Adasına sürgün etmiş. Ordu içerisindeki kolları ise bir vesile ile öldürtmüş.

Tarih tekerrürden ibarettir dedikleri bu olsa gerek. Yukarıda anlattıklarım size de tanıdık gelmedi mi? Mekanları, makamları ve isimleri değiştirin bugünün hadiseleriyle bire bir örtüşmüyor mu?

Paralel Yapılanma model olarak bunları mı örnek aldı acep?

19.04.2017
Ankara
Mustafa KAYIHAN

Yorumlar kapatıldı.