İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

TİKA / TURCICA

                      

İsim önemlidir. Bir şeyin adını koyarken dikkat etmek gerekir. House&Garden çok popüler bir bahçe dergisi iken adını “HG” olarak değiştirmişler. Sonra mı?  Çöküş başlamış. Bunu fark edip tekrar asıl adlarına rücu edince tekrar eski tirajlarını kazanmışlar. Fark ne? Anlaşılmama…

YATAŞ ise yatakla başladığı ticari serüveni kendi adıyla devam ettiremeyip ENZA HOME markası ile ürünlerini sunuyor. Demek ki öngörememişler yataktan mobilyaya geçeceklerini.

Google Çeviri’ye “tika” yazıp “dili algıla” dediğimde Letonca bir kelime olarak tanıyor kelimeyi, Türkçe anlamını da “oldu, öyle” olarak veriyor.

Büyük harflerle TİKA yazdığımda “Maori dili”nde kelimenin “sağ, doğru, iyi, dik”.  anlamlarına geldiği görülüyor. Maoriler kimdir, diye merak edip baktım.  Yeni Zelanda’da yaşayan bir topluluk,  toplam sayıları 160 bin kişi civarında.

Gelelim başlıktaki TURCİCA’ya. Zamanla en azından alanının ilgilileri açısından dünyada bir marka haline gelmiş TİKA kısaltmasının “kalkınma” kelimesi “koordinasyon” ile değiştirilirken TURCİCA olarak değiştirilmeliydi bence. Elbette bu tür konularda her kafa kadar fikir vardır. Ben bu öneriyi şöyle savunuyorum. TURC kelimesi Latincede “Türk” demek, TURCİ ise yine aynı dilde “Türkler”, TURCİCA da “Türk, Türkiye, Türkçe” demek. Her türlü Türk ve Türkiye’yi anımsatıyor.

Kısaltma olarak düşünüp TURCİ yani Türkler; C harfi (bir sesle iki kelime vurarak) cooperation and coordination; A harfi “agency” olarak yorumlarsanız anlamlı bir kısatlma kullanmış olmaz mısınız?

Bırakalım herkes “Türkiye Koordinasyon ve Operasyon Ajansı” gibi anlasın. Zaten TİKA’nın icra etmekte olduğu faaliyetlerde Türkiye’ye biçilen rol işbirliğinden ziyade işi tek başına yapma olarak tahakkuk ediyor. İstisnalar müstesnadır elbette ve malum olduğu üzere kaideyi bozmaz. Ben Türkiye olarak yurt dışında adımı duyurmuş ve meramımı anlatmış olur muyum? Evet.

Yurt dışında ilgili ülke yetkilileri ile biraz samimiyet kurunca muhatap olduğum sorulardan birisi şuydu:

– TİKA diye bir kuruluş var, sizinle ilgisi var mı? (Siz dediği Türkiye burada tabii)

Uzun uzun anlatıyorduk ister istemez. Bu aidiyet sorusunun cevabını kurumun kısa adı vermeli değil miydi?

TİKA’nın K’sinin “kalkınma”dan “koordinasyon”a evrilmesiyle ajans  Kamu Diplomasisinin önemli bir dış ayağı oldu. TİKA’da kalkınma ajansı mantığı temel alınıp insan kaynağı temininde yurt dışında görev yapacak kadrolar kalkınmaya yönelik alanlardan mezun olmuş kişilerden seçilmişti. Bu kişilerin kamu diplomasisine bakışı da -tabii olarak- kalkınma temelli bir pencerenin çerçeveleri içerisinden olacaktı. Yurt dışında ses getiren kalkınma temelli önemli projeler hayata geçirildi.

Kamu diplomasisinin yurt dışı koordinatörlüğünü birden bire kucağında buluverince yetişmiş insan gücü açısından bocaladı kurum. Türkiye’de Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü adında bir kurum varken bu misyonu devralamadı; yurt dışında ise Dışişleri Bakanlığının yıllardır süren baskın gücü karşısında koordinatörlük vazifesini üstlenemedi. Neden? Çünkü Batı toplumlarında bir genelge ile halledebileceğiniz işleri Doğu toplumlarında yapamazsınız. da ondan. Doğunun gerçek ya da tüzel kişiliği “sözü geçkin, kılıncı keskin.” bir kurum/yöneticiye alışmıştır. Hatta bu kılıncın tek taraflı kesmesi de iş görmez; her iki tarafı kesmeli ki bürokrasi oluşmadan iş görebilesin.

Osmanlı bu mevzuyu vakıflar ve tekkeler yolu ile aşmıştı. Ömer Lütfi Barkan’ın kolonizatör diye adlandırdığı dervişlerin tebliğ metodunun temelini insanı merkeze alan adem-i merkeziyetçi bir anlayış oluşturmaktaydı. Kendileri barınma, güvenlik, giyinme, doyma gibi en temel ihtiyaçları karşılamayı becerebilen bu dervişler aynı zamanda bu becerilere sahip ihvan ve insan yetiştiriyorlardı. Bugün TİKA, YTB, KDK, YEE, TÜRKSOY, DİB’nin toplamı yalnız bir tekke edemiyor ne yazık ki! Sebep nedir? Ruh o ruh değil, derviş o derviş değil, dergâh o dergâh değil… Bu bahs-i diğerdir. Burada bırakalım.

Başlığa tekrar dönecek olursak, belki de TİKA kalkınma ajansı olarak teknik işlerini yapmaya devam etmeliydi TURCİCA gibi bir adla kurulacak bir kurumsal yapılanma yurt dışı kamu diplomasi faaliyetleri için ayrı bir teşkilat olarak kurulabilirdi. Zira kamu diplomasisi ile kalkınma alanının insan kaynağının farklı disiplinlerden olması sebebi ile bu “sonradan ad ve misyon değiştirme” hadisesi TİKA için homojen bir yapıdan ziyade heterojen bir yapıya sebep oldu.

TİKA, YTB, YEE, TÜRKSOY ve DİB gibi kurumların yurt dışı faaliyetlerinde “sözü geçkin, kılıncı keskin” bir yurt dışı kamu diplomasi koordinatörlüğüne olan ihtiyaç kurumların tamamı tarafından zaman zaman dile getirilmektedir.
Bu şemsiye kuruluş neden TURCİCA adıyla kurulan bir kuruluş olmasın?

Kim bilir, belki de kurulur?

Vesselam.

Mustafa KAYIHAN

17.05.2017

Ankara

Yorumlar kapatıldı.