İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Berceste Beyitler-9

Derler ki sabr kamusu derde deva olur
Ahmedi

Kimsesiz hiç kimse yok, her kimsenin var kimsesi,
Kimsesiz kaldım, yetiş, ey kimsesizler kimsesi!
Ruşenier

Batıl işleyü haktan ayrıldım,p
Boynuz umdum, kulaktan ayrıldım
Şeyhi

Aşksız canı ölü bilmek gerek
Sultan Veled

Âşık olan öğüde girmez olur,
İki gözü örtülü görmez olur
Şeyyad Hamza

Geçirme fırsatı boynun eğip benefçe gibi,
Ki gül gibi geçer üz tiz ömr devrani
Hoca Dehhani

Kime bir afiyet geldi cihanda
Kim ana ermedi yüz bin tezelzül?
Gülşehri Pes bilin

Yalnız kişi güçsüz olur,
Biriken devleti uçsuz olur
Aşık Paşa

Er kişinin metai erlik olur
Kadı Burhaneddin

Serverim diyen kişi erkek gerek
Kadı Burhaneddin

Mescidi koyup ocak mihrabına yüz tuttu halk
Çok müselmanı soğuklar eyledi ateşperest
Mesihi

Kendi kendine ettiğin âdem
Bir yere gelse edemez âlem.
Adli (İkinci Bayezid)

Eline zer alıp varsan
Efendi, gel, buyur! derler,
Eğer destin tehi varsan
Efendi’yi uyur derler
Andelibi

Eğer dilden gelen elden geleydi .
Gedalar cümlesi sultan olaydı
Şeyhoğlu

Mey ile mal-i yetimi ele almalı değil,
Eğer almalı olursa meyi al, malı değil!
Huffi

Etme izhar-ı hüner etmeğe âlemde heves
Bülbüle dam-ı helâ oldu lisaniyle kafes

Cihanda âdem olan bigam olmaz,
Aninçün bigam olan âdem olmaz

Küyünü görmekle dilde sakin olmaz şevk-ı yâr
Kani olmaz cennet-i Firdevs’e didar istiyen
Germ olduğunca meclis-i uşşak-ı meyperest
Eshab-ı şevk girye eder, biedep güler
Sor dil-i biçaremin halin perişan zülfüne
Halini bilmez perişanın perişan olmıyan
Gökten ne yağdı kim anı yer etmedi kabul
Tek yüzün görmiyelim, var Mısır’a sultan ol!
Yârsız kalmış cihanda aybsız yâr istiyen
Diyar-ı yâri terketmekte naçar olmasın kimse
Çemende gezmek ile zağ andelib olmaz
Bir vakt olur ki der O da bir zaman imiş,
Ahmed Paşa

Tabib nicesin öldürmese tabib olmaz
Necati

Ayş ü nuş eyle bugün, anma gam-ı ferdayı!
Sana ısmarlamadılar bu yalan dünyayı

Zamane içre mücerrebdir intikam-ı zaman
Hemişe yahşiye yahşi verir, yamana yaman

Aş olmayınca başta nasıl cuş eder gönül
Derya temevvüc eylemez olmayıcak hava

Aşık oldur kim kılar canın feda cananina,
Meyl-i canan etmesin her kim ki kıymaz canına

Gönül yıkmak harab etmek gibidir beyt-i mâmuru,
Veli yapmak hezaran kâbe bünyad etmeden yektir

Canı kim cananı içün sevse cananın sever,
Canı içün kim ki cananın sever canın sever

Naehl olur muarız-ı ehil,
Her Ahmed’e bulunur Ebu Cehil

Kemal-i hüsn-ü meşreb âri olmaktır taarruzdan,
Riya ehline hem çok itiraz etmek riyadandır

Altun ile mizanda bir gelse dahi seng
Sıklette bir olmak ile kıymette bir olmaz

Eylesen tutiye tâlim-i eda-yı kelimat
Sözü insan olur amma özü insan olmaz

Mahvolup gitmez mürur-u derh ile, baki kalır
Hame ile safha-yi evrakta mezbur olan
Kemalpaşazade

Saadet-i ezeli kabil-i zeval olmaz,
Gübeş yer üstüne düşmekle payimal olmaz
Fuzuli

Kadd-i Yâre kimisi ar’ar dedi, kimi elif
Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif
Belâya merd olanlar sabreder, namerd sabretmez
Tamam ola ayari etmez altuna ziyan ateş
Cefa taşın ne tan atsa, hayali! sana alçaklar
Belâgat meyvesin payda eden nahl-i hünersin sen,
Hayli müşküldür kişi terkeylemek mutadını
Hayr ile yad eylemek lâzım kişi üstadını
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Olsa kumlar sayısınca ömrüne hadd ü adet
Gelmeye bu şişe-i çarh içre bir saat gibi
Ab ü hava olunca bir hâkden ne bitmez
Jeng-i gamdan diler isen ola gönlün safi.
Koma elden, koma bir lahza şarab-ı safi!
Sorarsan meclisin keyfiyyetin kendin bilenden sor
Hayali
Bir değirmendir cihan, her kimse bekler nevbetin
Zati

Fitneye ekser sebep bezm-i cihanda badedir
Zati
Şişt-rû ayineyi, ama çırağı neylesin ?
Zati

Ser vermek olur, sırrı ayan eylemek olmaz
Cenabi Paşa
Mülk-ü dünya kimseye kalmaz, sonu berbad olur,
Ey Muhibbi, şöyle farz et kim Süleyman olmuşuz
Saltanat dedikleri ancak cihan kavgasıdır
Muhibbi (Kanuni Süleyman)

Cihanârâ cihan içindedir, arayı bilmezler
O mahiler ki derya icredir deryayı bilmezler
Bahri Dede

Yetmez mi temaşa-yi cemal, el de sunarsın?
Ey âşık-ı mihnetzede buldukça bunarsın
Bimarım, ey ecel, bu gece bekle yanım al!
Ruz-u firak-ı dilberi gösterme, canım al!
Yahya Bey

Ol kadar arayayım şahid-i maksudumu kim
Cüstücuda talebim rahsine meydan tükene
Şami

Akil isen deme Ferhad ile Mecnun’a deli!
Eylesen halka nazar her biri bir gûna deli
Cafer Çelebi
Efendi, lütfet, ölçüp yapmağı ko!
Meta-ı himmete endaze olmaz
Gazali

Belâ dilden dir, ol dildar elinden dadımız yoktur,
Gönüldendir şikâyet, gayriden feryadımız yoktur
Semai

Tok olan cümle cihanı tok sanir,
Aç olan âlemde ekmek yok sanır
Sabayi

Dehr içinde hangi gün gördüm ki akşam olmaya!
Cinani

Bahar geçtise nola, hazanı hoş görelim,
Zaman zamana erişmez, biz anı hoş görelim. –
Hevesi

Görmemek yektir görüp divane olmaktan seni
Cinani

Güle gûş ettiremez, boş yere bülbül inler
Varak-ı mihr ü vefayı kim okur, kim dinler!
Kâmi

Ümidim bu, vefadan ola gönlünde eser peyda
Huda kadirdir, eyler seng-i hâradan güher peyda
Hüdayi

Hemişe şem’ gibi vakf-ı piç ü tâb oldum,
Zemane her kimi ki yaktı ben harab oldum
Kavsi

Ölürüz içmeyince bir dem mey
Ve minelmâi küllü şey’in hay
Remzi

Cahilin fahri cah ü mal iledir,
Ârifin izzeti kemal iledir
Ahi

Çarha dayanma her ne kadar üstüvar ise,
Yerin, efendi, altı da var üstü var ise
Girami

Lâtif olsa lâtife hoştur elbet
Ve lâkin haric olmaya edepten
Beyani

Gülşeninde âlemin bu sirra ermez hiç kes
Zağlar azade vü bülbül giriftar-ı kafes
Firaki

Bu haristan-ı âlemde açılmazsa gül-ü maksud,
Ne gam, ey bülbül-ü can! çün ki gülzar-i adem mevcud
Figani

Erişir menzil-i maksuduna aheste giden,
Tizreftar olanın payine damen dolaşır
Hatemi

Halka gibi kimsenin kapısına urma kulak,
Bakma hemsayeş sarayından yana revzen gibi!
Kadri

Eğer uslu isen âlemde deli ol be deli!
Hayreti Elinle ettiğin hayri dilinle eyleme zayi!
Kefeli Hüseyin Aceptir hal-i âlem
Bilmiyen söyler, bilen söyler
Kefeli Hüseyin

Geh safa buldu gönül ayinesi gâh keder
Böyledir hal-i cihan böyle gelir, böyle gider
Kâtibi

Söylemez söylemez amma dür-ü meknun söyler
Kefeli Hüseyin

Cihan içre bulunur gerçi çok yâr,
Kani kisem gibi yâr-ı vefadar?
Nafizi

Makali! Ta’n-i âdâdan ne gam erbab-i irfana
Atarlar taşı elbette dirat-i meyvedar üzre
Makali

Fukara kalbine her kim dokuna
Dokuna sinesi Allah okuna
Şahidi

Derunun pür maarif, hemnişinin merd-i ârif kıl,
Açılma, ey yüzü gül, şahs-i nadana kitab âsâ!
Geldimse nola ben guara beźmine âhir
Adet budur, âhırda gelir bezme ekâbir
İydgehten varalım dolaba dilber seyrine,
Bakalım ayine-i devran ne suret gösterir
Bası erigti göğe rif’at ile her dûnun,
Hak budur kim kati alçaklığı var gerdunun
Avazeyi bu âleme Davud gibi sal,
Baki, kalan bu kubbede bir hoş sada imiş
Tamam oldu güzellik sanma Şirin ile Leylâ’da,
Nice Leylâ bulunur erlik amma âşık olmaktır
Kadrini seng-i musallâda bilip ey Baki,
Durup el bağliyalar karşına yâran saf saf
Çün sirr-ı Hak vücud-u mezahirde müstetir
Bir veche nazırız, bakalım Hak ne gösterir
Batil hemişe batil ü merduddur, veli
Müşkül budur ki suret-i haktan zuhur ede
Fark eylemiyen cevheri sarraf değildir
Var kıyas et füshat-i deryay-i rahmet neydigün
Baki

Hüner akran içinde her cihetten faik olmaktır.
Nev’i

Dermiş hakîm bilmediğim nesne kalmadı.
Dünyayı bildi, kendiyi, biçare, bilmedi

Tevekkül ehliyiz, hergiz bizim âmalimiz yoktur,
Müheyyadır bizimçün devlet, isticalimiz yoktur

Halka kin eyleme ger varsa mürüvvet sende,
Seni zemmeyliyeni medh ile kıl şermende

Tac ü destar ile tefahur eder,
Başını açıcak keli görünür

Gör zahidi kim nail-i irşad olayım der
Dün mektebe vardı, bugün üstad olayım der

Akla mağrur olma Eflatun-u vakt olsan dahi,
Bir edib-i kamili gördükte tifl-ı mekteb ol!

Hâk ol ki Huda mertebeni eyliye âli,
Tac-i ser-i âlemdir o kim hâk-i kademdir

Hab-i gaflet bizde bir tâbir olunmaz hâbdır
Zikiymit olunca nidelim cah ü celâli?
Yuf anı satan dûna, harîdarına hem yuf!
Erbab-ı dile gayret-i akran ne belâdır!
Tufan ise dünya gamı biz keşti-i Nuh’uz,
Ruhi

Çarha tesir ederim, gönlüme tesir edemem.
Nef’i

Bülbül getareti gül-ü handanı güldürür,
Taklid-i zağ kebk-i hiramanı güldürür

Bize kâfir diyenin kendide iman olsa,
Dahleden dinimize bari müselman olsa

Hırka vü tac ile, zahid, kerem et, sikleti ko!.
Âdeme cübbe vü destar keramet mi verir?

Yârin tecelliyatını sad gûne gösteren
Ayine-i dilimde olan inkisardır

Bülbüller öter, güller açık, şad gönül yok,
Hiç böyleliğin görmemişiz fasl-ı baharın

Feryad-i andelibe sebep nevbahardır
Birbirine girdiler dolâblarla âblar,
Âblar galip gelince döndüler dolâblar
Bisyar olan güherse de biitibardır

Söyliyenler kendisin bilmez, bilenler söylemez

Bu bezmin badenuşü mest olur amma harab olmaz
Unuturlar seni, biçare, heman ölmiyegör
Şeyhülislâm Yahya

Mürğ-u biârâm esir-i dam-ı sayyad olmasın
Şeyhülislâm Bahayi

Sebeb-i rif’at olur, gam yeme, üftade isen
Bir bina tâ ki harab olmaya mâmur olmaz
Carhen nifakını yine teşvişi gösterir,
Sen âleminde ol, gönül! iş işi gösterir
Cevr et, ey şuh-u cefapişe, vefadan geçtim,
Derdimi bari füzun eyle, devadan geçtim
Füruğ-u gevher-i idrake teng imiş bu cihan
Metai ateş olan çarisuya sığmaz imiş
Giderdik kâr-ı aklı, re’y ü tedbire peşimanız,
Bakıp biz suret-i ayine-i takdire hayranız
Zib-i elvan ile olmaz mütelevvin ârif,
Heves-i cah ile cahil mütelâşi görünür
Bahtı varun olanın sâyi de meşkûr olmaz
Şahsın istidadi lûtf-u peykerinden bellidir
Kimiya-yı kabiliyyet cevherinden bellidir
Hüsn-ü tedbir ile mey bir dahi engâr olmaz
Gelmesin eksik terazuda metaı kimsenin
Aşinaya aşina, bigâneye bigâneyiz
Fehim

Zemane devleti sermaye-i nifak ister
Naili

Hasma çok hile demişler ukalâ,
Cümleden eşlemi terk-i gavga
Atayi

Benim derd-i derunum âşık-ı zar olmayan bilmez,
Mahabbet bir belâdır kim giriftar olmayan bilmez
Halimi

Sayesin derviş-i biberg ü nevadan dûr eden
Saklasın arayiş-i tabuta nahl-i kametin
Mantiki

Humlar şikeste, cam tehi, yok vücud-u mey,
Ettin esir-i kahve bizi, hey zemane, hey!
Sani

Adem bu bezm-i derv-i dilậraya bir gelir,
Bil kadr-i ömrünü, kişi dünyaya bir gelir!
Sabri

Gaminla ağlamak yıllarca handan olmadan yektir,
Kul olma dergehinde Misr’a sultan olmadan yektir
Sani

Yediği darbe-i endun ü gamı kendi bilir,
Tablin avazesi her çend iraktan hoştur
Hurrem Paşa

Ey gül, nazirin olmaz idi hârın olmasa!
Riyazi

Bir gül mü var bu gülşen-i âlemde hârsız!
Hayli

Sükût etmek gibi âlemda’ nadana cevab olmaz
Şefii Sinan

Kâfir olsun mey içip âlemde dilber sevmiyen!
Ferruhi

Sunar bir cam-ı memlû bin tehi peymadan sonra,
Felek ehl-i dili dilşad eder amma neden sonra!
Mezaki

Bir acep devre eriştik ki gelen bezmimize
Muttasıl ayağımız almağa fırsat gözetir
Bahşi

Bu nevbaharda ancak açıldı lale-i dağ,
Küsad-ı gonce-i dil kaldı bir bahara dahi
Zamiri

Sühan-i bihüdeden hos gelir avaz-ı horoz
Bari Mânasını bilmezse de hengâmı bilir
Önün ardın gözet, fikr-i dakîk et, onda bir söyle,
Öğütme kalbine her ne gelirse asiyab âsâ!
Veysi

Senden ednayı görüp şükr ile demsaz olmak
Senden âlâlara reşg eylemenin merhemidir
Bedter değil mi çakçaka-i asiyabdan,
Nabi, o bezm k’ olmaya nevbetle güft ü gû?
Bezm-i ikbalini târ eylemesini derse felek
Kişi yaktığı çırağ üstüne pervane gerek
Veysi

Lâzım gelirdi serv ü çinar ola meyvedar
Fazl ü hünerde medhali olsa kıyafetin
Ne mâniler, ne sözler münderiçtir safha-i dilde,
Eğerçi suret-i zahirde hâmuşum kitab âsa
Nergisi

Yangin da iptidada şererden zuhur eder
Zahit o denlü siklet-i tac ü kaba ile
Uçmak ümidin etmez idi ebleh olmasa
Nergisi

Halkı rahatsız eden kimsede rahat mi kalır?
Nabi

Sad çâk olurdu mürğ-u giriftar görmese
Ummid-i fürce rahnelerinden kafeslerin
Zimninda olmasa, eğer ümmid-i afiyet
Hazm eylemezdi vaz’-ı etibbayı hastalar
Künc-ü gurbet gülşen-i cennet kadar canbahş olur
Dar-i gurbette bulunsa aşinalardan biri
Oldu sermaye-i hayret bana bim ü ümmid,
Bilemem eyliyecek girye midir, hande midir
Bu pend âkile bestir ki halk söylerler
Zaman ile şu saray-ı köhen Fülân’ın idi
Bende yok sabr ü sükûn, sende vefadan zerr
İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre
Şöhreti mal iledir mâbed-i islâmın da
Cami-i köhne-i bivakfa cemaat gelmez
Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz
İnsan odur ki bir söz ile ola bend-pâ,
Hayvandır ol ki bağlıyalar risman ile
Ol matlabın husülüne lânet ki talibi
Lâzım gele muracaat etmek adûsuna
Münasebetle olan iftira ne müşkül imiş
Garib himmeti var ağniya-yı devranın
Lisan ile doyurur, ab u nane yer kalmaz
Yok bigaraz muamele ehl-i semanede,
Kimse ibadet etmez idi cennet olmasa
Nabi

Ol mey ki neş’esinde ola buy-ü imtinan
Seng-i kaza dokunması yektir sebusuna
Nabi

Her vakte bir bahane bulur binemaz olan
Yarıcı Raşid

Hoş gelir ehline alâyış-i çirk-i dünya
Cameâlûdeliği zinetidir bakkalın
Herkes olsa nola serkeşte-i girdab-ı elem
Dümeni yelkeni yok keştiye döndü âlem
Cem’î

Dehen-i hançer-i sertizini tiz etmektir
En büyük şefkati kurbanlara kassabların
Nushan maraz-ı aşka ilâc eylemedi hiç,
Ey şeyh-i keramatafüruş, ez de suyun iç!
Miyan-ı lücce-i mihnette çaresiz kaldık,
Biraz müsaade-i ruzigâra muhtacız
Sana her meclisinde söylerim, sen mülzem olmazsın,
Değil kürsiye, vâız, arşa çıksan âdem olmazsın!
Zahid, bu bürudetle eğer duzaha girsen
Bir lûle dühan içmeğe ateş bulamazsın
Kitab-i sünnete uy, ey hatib-i hoş nağme!
Hava-yi nefsine uyma bizim imam gibi
Birader eski mesel yaresi olan gocunur.
Bu zahm ile hareketten de ihtiraz ederiz
Der-i muarazayı açma fasl-i sohbette
Gicirti etme, ayıptır, sarir-i bab gibi
Hain evden olunca müşküldür
Âb u tabi kesilen gül varak-i ruhsara
Haftada iki tıraş ile taravet gelmez
Sabit

Zamane hacısı yârana armağan mı verir
Sabit

Ah-i dil-i bülbül güle de hâra da kalmaz
Faiz

Kani ol gül gülerek geldiği demler şimdi?
Ağlarım yadıma geldikçe gülüştüklerimiz
Mahir Baba

Deruni aşina ol, taşradan bigâne sansınlar
Bu bir ziba reviştir
Âkil ol, divane sansinlar
Derviş Şinasi

Huda divar-i devlethane-i erbab-ı ikbali .
Gehi bir lâne-i genceşg-i biâram içün saklar
Razi

Asudelik murad ise derviş meşreb ol!
Dünyada derdi gayret-i akran çeken çeker
Fenni
Bir gün gelir mi rahne bu devr-i teselsüle,
Dolab-ı çarhe hâk ile yeksan görür müyüz?
Kelim
Kan ağladıkça ben sen ederdin visale va’d,
Âlem ol âlem idi, zaman ol zaman idi
Fasih
Şifası olmayan bimara sıhhattir hélâk olmak
Fami
Budur merasim-i işrakıyan-ı âlem-i üne
Sühanle samia lebriz ü encümen hâmuş
Salik
Çeşm-i insaf kadar kâmile mizan olmaz,
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz
Talib
Erer bir sahil-i maksuda âhir fülk-ü dil kalmaz,
Olur bir gün müsait ruzigâr amma zaman ister
Rüşdi
Alinijada zemzeme-i aşk eder eser
Kûh-u bülend naleden elbette seslenir
Cazim
Ricanın da ucunda rüşvet ister olmağa nafiz
Hedeften tirin istirdadı temrensizliğindedir
Yesri
Hussad-i asrın etme nazar güftügûsuna
Şir iltifat eder mi kilâbın gulusuna!
Tasannu’ ehline yüz verme, bakma suzişine
İşi bitince yanar mum-u hatem-i mektub
Yesri
Lâzım değil inayeti ehl-i tekebbürün
Bahşeyledi atâsını vech-i abûsuna
Derdimiz canana söylenmiş, deva söylenmemiş
Macera söylenmiş amma müddea söylenmemiş
Yesri
Kerim odur ki mücazat-ı afv ede hasma.
Felek müsaade-i intikam verdikçe
Olmasın vareste piç ü tab-i gamden kinecu
Mar-ı serma dideye Mevlâ güneş göstermesin
Kande varsa âşık-ı biçare cananın arar
Nahîfi
Şehri Eb ü cedd ile tefahur etmek
Nakd-i gayri sayıvermek gibidir
Şehri
Kimseyi dilteng-i azar etme, sultanlık budur!
Kalb-i mûru tahtigâh eyle, süleymanlık budur
Nazîm
Namubarek kademi Nil’i, Fırat’ı kurutur
Agâh
İnsan odur ki hulku ede dost düşmanı,
Dünyayı lütf ile kişi kendiye kul eder
Nazim
Muradın anlarız ol gamzenin, iz’anımız vardır,
Beli, söz bilmeziz amma biraz irfanimiz vardır
Evvel yutul da sonra çalış sen de yutmağa,
Baziçekâr-ı devletin öğren kumarını!
Atif
Rahzeni hâr olanın dameni berçide gerek
Bulmaz yemezdir ekri erbab-ı iffetin
Gördük bu âlemin nice perhizkârını
Atif
Bir nim neş’e say bu cihanın baharını,
Bir sagar-ı keşideye tut lâlezarını
Sebu-yu pür sada vermez, tehi hum sazdan kalmaz
Yesari ketmeder mal ehli, müflis devletin söyler
Lebib-i Amidi
Ehl-i diliz, felekte belâmız budur bizim
Tuttuk reh-i savabı, hatamız budur bizim
Kemal erbabı arayişle asla iftihar etmez
Değildir hörmeti mishafların cild-i mutallâdan.
Lebib-i Amidi
Fırsat-ı güftar, ya Rab! düşmesin bedgûlara.
Ahir yine hâk olur bu tenler
Bilmem neye kibr eder edenler
Şeyhülislâm Vassaf
Olur bu ruzigâr elbet müsait cevherin arza,
Heman sen hemçü derya daima amade-i cuş ol!
Nedim
Sükût-u sofi-i har musikî yerine geçer
Sille vurulur herkese sima sina lâyık
Vali-i Amidi
Güftar-i ehl-i danişedir itirazımız,
Hodrare’y ü hodpesende mümaşat edenleriz
Kurbiyyet-i bülbüle de hâre de kalmaz,.
Hengâm-i tareb meste de hüşyare de kalmaz
Vali-i Amidi
Revzen-i haneyi sermada küşad etmektir
Serdi-i bezm-i edeb hande-i bicadandır
Halk eder dad ü sited, biz pürtelâs ü binasib
Çarisuy-u âlemin bir unmadık dellâlıyız
Hazır ol bezm-i mükâfata, eya mest-i gurur!
Rahne-i seng-i siyeh pembe-i minadandır
Sernigûn olur heman fevvareden çıktıkta ab
Rif’at-i ruşendilânı baht-ı varun istemez
Hayrettedir gönül ki safa hangisindedir
Ferhad şehri, Kays ise kühsari gösterir
Temiz-i nik ü bed ayn-i zarardır hurdebinane
Bu dikkat cismini sura surah etti girbalin
Tab’-i dürüştü ruy-ü mülâyim zebun eder
Bir bahara erer encamı hazan-ı derdin
Gösterir bir semere âhiri ruy-u zerdin
Nesib
Lîf-u sühan nezaket-i tab’a nümunedir
Sami
Âdem odur ki etmiye tağyir vaz’ını,
Ikbal ü baht kendüye yâr olmuş, olmamış
Abisten-i safa vü kederdir leyal hep
Gün doğmadan meşime-i şebden neler doğar
Bu camda niçün, ey saki, neşve-i Cem yok?
Şarab-ı köhne var amma ki eski âlem yok.
Hüner âdayı tatlı dil ile tesmimdir, yoksa
Nedir farkı zeban-ı cangüdazin niş-i kejdümden?
Felek benim gibi müflistir, etmem istimdad
Kim itimad eder müflisin tekeffülüne?
Bana evza-l naşayeste-i gerdun keder vermez
Teessür hasıl olmaz bahrde çikâb-ı bedbudan
Dostu zar ü hazin, düşmanı şadan eyler
Sen sen ol, eyleme bir kimseye izhar elemin
Reşg-i hasid hatır-i dânayı gamgin eylemez
Suret-i bed cebhe-i mir’ati pür çin eylemez
Ademe kendi ayağı ile devlet gelmez
Sağ gözü eylemesin sol göze Allah muhtaç
Seyyid Vehbi
Türşruyan-ı hased ihsan ile olmaz beşuş
Telhi-i zehri mizac-ı kand şirin eylemez
Kirimlı Rahmi
Tekâpusuz gelen nimette vardır lezzet-i diğer,
Ne rütbe mün’am olsa eyler âdem armandan haz
Bir didede kim aynek-i idrâk ola eyler
Ayine-i imruzda ferdayı temaşa
Feyz her asrda mevkuftur istidada
Gül-ü tasvir bahar olsa da handan olmaz
Eder savt-i ceres rah-ı hatarda davet-i rehzen
Hel dünyada yoktur âdeme şöhret kadar düşmen
Eder insanı giriftar-i elem kayd-i maaş
Mürğ kim dane telâşında ola dama düşer
İhtiraz ile konar her kâra erbab-ı hired
Mürğ-u zirek damsız etmez tahayyül danesin
Bera-yi kârdır dava-yı ihlâs ettiği halkın
Düruğ-u maslahat-âmizdir şimdi sadakatler
Takrir edemem çektiğim âlâmi felekten,
Zira ki anin zikri de bir gûne elemdir
V Cihanda devlet eder aybin âdemin mestur
Günah ederse de farza sevabdır derler
Şikâyettir cevabı her kime dersen nedir halin?
Çıkınca nami mey âşâmlıkla bir rindin Elinde ab görülse şarabdır derler
Raşid
Bütün halk-i cihan casus-u ayb-i yekdiğerdir hep
Raşid
Sam
Mestanelerin birbirine arz-i hulûsu
Çingânelerin şüpheli imanına benzer
Osmanzade Taib
Kabiliyyettir hüsul-ü maksadin sermayesi,
Elde istidad olunca kâr kendin gösterir
Hileyle iş gören kişi minnetle can verir
Behredar olur niamden zineti terk eyliyen
Nahl olunca bişükûfe bâr kendin gösterir !
Şirler değme kemendefkene nahcir olmaz
Encama erer mevsim-i gül, hâra da kalmaz
Nik ü bed her vasf olur bir zata nisbetle kemal
Doğruluk navekte hoştur, eğrilik şemşirde !
Olur mu cüst har-i süst taziyane ile
Neyli
Pirlikte ateş-i fakrın olur tesiri saht
Çelebizade Asım
Halkın safa-yi vakti geçen demlerindedir
Kâni
Ask-i cihanı bu dil-i nalána verdiler
Bir râşedar ele dolu peymane verdiler
Hem eder taʼne tahammül, hem olur ser cünban
Zahide har mi desem, ya büz-ü ahfeş mi desem
Kûh-temkin kibara deme deme feryadını hiç
O da feryadına feryad eder dağ gibi
Her iztirabın âhiri asayiş olduğu
Zâhir meal-i zelzele-i gâhvarede
Antakyalı Münif
Huddama kasd-ı lûtfu olunca ekâbirin
Tahsin-i hizmet eylediği bir bahanedir
Var ise şüphen eğer vur mehak-i tecrübeye
işte levh, işte kalem, işte kitap, işte fuhul
Ehl-i dil her kande kim âram eder rağbetlenir,
Gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir
Hatır müdder olsa amelden kalır havas
Bimar ehl-i haneye elbet halel verir
Pâk-tiynet kûşe-i gurbette hâr olsun muhiç
Gevher aguş-ü sedeften dûr olur kiymetlenir
Gitmez kulûb-u kasiyeden nakş-ı infial
Seng üzre mürtesim olan âsar saht olur
Ne faide hafez-i bedgüher der ise eğer
Ebim zümürrüd-ü ahdar, cedim zebercettir!
Hahiş-i lûtf eylemek liem mayegân-ı asrdan
Nur ümmid etmedir ayniyle çeşm-i kürdan
Nâdana bar-ı bihüdedir cism-i bişuur
Dünyaya, gûyiya dedir, var cenaze çek!
Saht-diller kahr ile her hizmete mutad olur
Aheni eşkâl-i gûnagûna korlar nar ile
Hâriş-i sine-i mazlum olacaktır, ya Rab!
Zalimekaşınacak nahun-ü kudret verme!
Hami-i Âmidi
Şecer-i barverin kurdu derununda olur
Kimse vakıf olamaz devletinin afetine
Nüzhet
Tenezzül eylemez âlihimem çirkâb-ı dünyaya,
Aninçün zirve-i caha çıkan ekser edanidir
Heman görmiyelim hâr elinde gülzarı
Hazan ederse felek gam değil baharımızı
Kâselisan biribirini eder istiskal
Cümleden olsa da memnun veliy-yi nimet
Bastırır derd-i seri sikleti enfiyyelerin
Hoş gelir nefreti halkın bize ikramından
Hatem
Kerem zemanede, Hâzık, kibar-i devletten
Niyazmed-i ricaya cibah-ı picapiç
Kendi elimle yâre kesip verdiğim kalem
Fetva-yi hun-u nahakımı yazdı iptida
Tesbih olunsa serve kadi yâr incinir
Doğrusu şimdi rast sözü kimse istemez
Aşık oldum hakîm idi adım,
Akla uydum Be var, deli! dediler
Berk u bâranını seyr eyliyen anlar ebrin
Sonu giryanlık imiş nabemahal handelerin
Tezlil-i zata nisbet ederler tevazuu,
Bu vaz’-ı cangüdazi da gördük kibardan.
Rıza göstermemek ahkâm-ı devlethane-i dehre
Mücerret hane-i dehre fuzuli kethudalıktır
Hâzık
Kendi derdim bırakıp elle ağlar gezerim
Lâlenin dağı, gülün ateşi zar etti beni.
Nevres-i Kadim
Çeşm-i alili hasret ile pür nem eyledim,
El iyd-i ekber eyledi ben matem eyledim
Ârif çekemez tavrını nevreste kibarin,
İllâ ki ağa sadrina geçmiş çukadarın
Farisi şi’r yazar Rum’da şair meselâ
Revişin zag unutur kebke ederken taklid
Böyle asırda arz-ı hünerden ne faide?
Deycur-u şebde nur-u basardan çi faide ?
Fünuna dad ü sitedle olur mu hiç vâkıf
Nihayrti, kütübün ismin öğrenir sahhaf
Semt-i gülzar-i vefadan güzeranı yok iken
Kimi söyletsen olur bülbül-ü gülzar-ı hulûs
Dânaya geç muamele, nâdana iltifat
Düşmez, Efendi! böyle eda şan-ı devlete.
Tamam ikbal eder insanı ilka cay-ı idbare
Olur üftade-i hâk-i siyeh meyve kemalinde
Cahilin daim muradınca döner carrh-i felek
İltifat eyle geda ferzend-i nâbinasına
Kibar-i devlet olmakla kişi mir-i kelâm olmaz
Giran kıymit niginin ekserinde nakş-ı nam olmaz
Halkın istidadına vabestedir âsar-ı feyz
Ebr-i nisandan sedef (Jürdane, ef’i sem kapar
Beliğ
Himmetinden bilinir rütbesi insan olanın
Haşmet
Muzaffer vakt-ı firsatta adûdan intikam almaz,
Mürüvvetmend olan nakâmi-i düşmanla kâm almaz
Turfe dükkân-ı hikemdir bu köhen tak-ı sipihr
Ne ararsan bulunur derde devadan gayri
Milyan-ı güftügûda bedmeniş iyham eder kubhun
Şecaat arzederken merd-i kipti sirkatin söyler
Efendi, ta’nedenin aklı var mı Mecnun’a
Güruh-u ehli heva içre bir mi bin deli var
Dil-i mecruha zahm-ı tazedir her tesliyet,
Teselli-i şemamet güne-i ahbabdan feryad!
Bitabi-i tehalük ile yolda kaldı hep
Ser menzil-i merama vakitsiz şitab eden
Âleminde her kes eyler hodbehod dâva-yi zur,
Merd-i meydan-ı hüner malûm olur ruz-u mesaf
Ümmid-i neşvedir bize hep derd-i ser veren
Fikr-i safada olduğumuzdur keder veren
Kâse-i lebriz fağfur olsa da vermez sada
Servet efzayiş bulunca ağniya hissetlenir
Libas-ı ney benevle ey olan ârayişe mail!
Kemalinden haber ver, kimse senden ihtişam almaz
Eğer maksud eserse mira-ı berceste kâfirdir
Aceb hayretteyim ben sedd-i İskender hususunda
Ragıb Paşa
Olayım kaydden azade diyen kayde düşer
Ragib Paşa
Bir gün olursun, iki gözüm, sen de aşka yâr
Bu macerayı ben o zaman söylerim sana

Mihrin görür kemalde her gün zevalini,
Âkil felekte cah ile mağrur olur mu hiç?

Zekâtı yok, zarar etmez, tükenmez, eksilmez
Olur mu âdeme hulya gibi nisab-ı ferah
Edip sarf ab-i ruyün lütf ehl-i denaetten
Ne denlü ab versen nahl-i huşge meyvedar olmaz
O eder seyrini bu hane-i sad nakşın kim
Saf ayine gibi gördüğü renge boyanır
Gina-yi kalbe sebep devlet-i kanaat imiş,
Cihanda cay-i ferak kûşe-i feragat imiş
Çekilenler kalır, Es’ad, bu cihan içre heman,
Vakti sadi de gelir, mevsim-i mihnet de geçer
Terk nush eylese hem sureti hoş olsa bile,
Zahidin sikleti var bezme hamûş olsa bile
Su uyur, düşman uyur, hasta-yi hicran uyumaz
Fasl-i bahar mürğ-u hoş avazı söyletir,
Bir sürçen atın başı kesilmez
Eser bahr-i emelde bir muvafık rüzigâr elbet.
Fitnat Hanım
Sen bu baziçeye aldanma, temaşasına bak.
Şeyh Galib
Gec-nihadan bulur rast sühaden kuvvet
Pir-i hamgeste gör ki asâya dayanır
Çaresaz olma değil, derdine derman arıyor,
Yoklayıp nabzını ettimse kimi istimzac
Acaba dağdağa-i caha düşen biçare
Terk-i asayişi sermaye-i devlet mi sanır?
Meta-ı kâsıd-i irfana sarf-ı ömr ettim,
Alır bulunmadı, üstümde kaldı âhir-ı kâr
Çeken piyaleyi pâ-der-rikâb olup gidiyor,
Gelen bu meclise mest ü harab olup gidiyor
Sirkat-i şi’r edene kat-ı zeban lâzımdır,
Böyledir şer’-i belâgatte fetva-yi sühan
Fikr etse hal-i âlemi âdem garibser
Hadd-i zatında kim olmazsa edib
Feleğin sillesi eyler te’dib
Kâmil hata eder ki anı cahil eylemez
Yok iken tilki gibi hilegüzar
Yine Postu soyulur âhır-ı kâr
Her renge boyan da renk verme,
Mirat-i safaya jeng verme!
Eyleme vaktini zayi, deme kış yaz, oku, yaz!
Ne kadar bilmese de halk hünermendi tanır
Şeyh Galib
Gizli düşman gibidir bil ki müdahin ahbab
Sümbülzade Vehbi
Haris olur kişi pek men’olunduğu fiile
Revac-i badeye fart-ı yasağdır bâhis
Etmez tarîk-ı hakta olan halka serfüru
Eğmez minare kametini bad eserse de
Arifi Ahmet Paşa
Bilinir kadr-i abâ mevsim-i bâran olsun
Enderuni Fazıl
Olsa ne denlü muhkem esas-ı bina-yı cah
Bir dem gelir ki cuşiş-i seyl-i bükâ yıkar
Şakir
Oğren lisan-i asr ü rüsum-u zemaneyi,
Bak tab’-i nase, vakte münasip tekellüm et!
Meşalecizade Esad
Tama’sız âdemin halk-i cihan hep akrabasıdır
İbrahim Hakkı
Suç öldürende değildir, ölendedir derler
Şehid-i gamze-i yârim, acep kimin suçu var?
Fark etmiyen insan ne demek olduğun eyvah
Hayvan gelecektir, yine hayvan gidecektir.
Kâni
Dersem o şaha binde birin hal-i zarımın,
Güş eylemez mubalağalı dasitan deyu
Vakanüvis Pertev
Ehl-i pertev göklere çıksa yine medhuldür
Av’av-i segteynatandan mah da kurtulmadı
Kâni
Sözünü kestiremez olmasa hunriz şehan
Bak hatîbe, çıkıcak minbere tîga dayanır
Neşet
Açtır köpek, ister ki yemek sohbeti olsun
Süruri
Eyyam-ı Cem de meykede darül’eman imiş,
Şimdi değil
Efendi, o da bir zaman imiş
Zen merde, civan pire, keman tirine muhtaç
Ecza-yı cihan cümle biribirine muhtaç
Basîri
Kâr etti cism ü canıma zehr-i sitemleri
Mâran imiş zemanede yâran sandığım
İtirazı ko bozuldu gülşen-i âlem deyu,
Işbu bağ-ı bibakanın bağıbanı sen misin?
Azmi
Dillerde dasitan imiş esrar sandığım
Halimgiray
Hep doğrulukla vâsıl olur tir menzile
Pek de yabana atmiyalım istikameti
Daniş
Ne rütbe setr olursa maye-i aslı hüveydadir
Nemek bin türlü renge kand olmak ne mümkündür
Râmeyledim o şuhu deyu fahr eder Lebib
Gayret kişiye etmediği kârı söyletir.
Lebib
Eğer dest-i kaderden kemter olsa bir gece nânın
Velev kutb-u cihan ol tekkede bir dervişin kalmaz
Zemanı zahidinin iffeti züğürtlüktür
Vakanüvis Esad
Ehl-i dil zerre kadar bâra tahammül edemez
Hatır-i gonceye sad mevc-i belâdır şebnem
Iffet
Her derde bir deva var, anı bulmadir hüner.
Vakanüvis Esad
Mihneti kendine zevk etmedir âlemde hüner,
Gam ü şadi-i felek böyle gelir böyle gider
Bir mevsim-i baharına geldik ki âlemin
Bülbül hamûş, havz tehi, gülistan harab
Bir kerre kişi düşmesin âlemde yerinden,
Ol an dağılır meclis-i cem’iyyet-i ahbab
Dağ-ı dilden bağ-ı adni âşık istidlâl eder
Ârif oldur kim ede bir gülde seyr-i gülistan
Hep çekticeğim kendi ceza-yı amelimdir
Âkil oldur ki ede düşmanını kendine dost
Kendi kendin merdüm-ü ateşzeban ifna eder
Kaymak ye varıp Sütlüce’de sen bu ağızla
Sipihre çıkma kolaydır,
Mesih olmak güç
Bazarda kâlâ-yi maarif satılır mı?
Yârin seven ağyara mudara eyler
Küstüm sana ben nafile yalvarma barışmam
Kendi aybin bilmedir ancak hüner
İtikadı olmıyan taklid eder her meşrebe
Vasif
Kazaya kimseler razı değildir, razıyız derler
Izzet Molla
Bize versin mi Huda ab-ı hayat-i tevfik
Hizri bulsak reh-i zulmette külâhın kaparız
Kanaat eyledi ankayı kaf-ı şöhrete vâsıl
Kişi mümtaz olur âlemde elbet uzlet ettikçe
Eylemez kem-maye rahat aslını fikr etmeden
Her ne rütbe etmiş olsa kadrini devlet bülend
Vakt-i maziden abes hal getirme kale
Hüner-i valid ile fahr eden evlâd gibi
Bir gün aranır elde heman bir hüner olsun
Malini ihrak-ı binnar etmedir keyf-i dühan
Feleğe çıksa eğer tir yine hake düşer
Erer ikbal-i hava ehline elbet idbar
Talii yâr olanın yâri bakar yaresine.
Reh-i tecridde derler mi Aristo’ya hakîm
Terk-i dünya eden İskender’e üstad olmaz
Evinin haline bak devlete târiz eyle
Kimse kâm almış değil, ya kâm âlem kimdedir?
Eser bırak ki ola zinde namın âlemde
Cihanda cam dururken olur mu Cem gümnam?
Halkı hicv etme sakin kendini hicveylersin
Izzet Molla
Haleb anda ise bunda bulunur endaze
İşte meydan-ı sühạn, gitmiyelim Şiraz’e
Süleyman Fehim
Teveni olmuş suruna kahpa cihanin matemi
Duhterin tezvic eden mader hem ağlar hem güler
Sükûtu bilmediğinden değil, edeptendir,
Eğerçi söylemez amma neler bilir âşık
Beni öldürse de yârım çıkamam emrinden
Kişinin sevdiğinin hatırı dünyaya değer
Pek kolay hazmolunur mahveti ehl-i keremin
Olsa in’amı eğer ettiği tahkîre göre
Keder dedikleri şey’i gider bilir âşık
Ehl-i dil söyliyemez derdini Allaha bile
Hızrağazade Said
Muztariptir daim erbab-ı hünerden cahilân
Cephesi bed-suretin pür çin olur ayinedén
Gıybet ü kizb ü nifak üzre olan ahbabin
Sohbet-i meclisine, ülfet-i me’lûfuna yuf!
Müflis olandan akçe talep eylemek abes
Ehl-i dil kaddine ziba yaraşır hil’attir,
Canib-i Haktan atâ kâle-i irfandır edep
Refi-i Kâlâ yi
Çeşm-i âmaya göre leyl ü nehar ikisi bir
Ayni
Reng ü bûdur güle zinet, güzele hüsn ü baha,
Gül denir her güle amma gül-ü râna başka
Pertev Paşa
Incitme sen ahbabını incinmiyesin sen
Bu âlem-i fanide zarafet budur işte
Sağ olsun ahibba da ne derlerse desinler
Zalim, beni söyletme derunumda neler var
Leylâ Hanım
Yaver olursa eğer lûtf-u Huda bir kula
Bir pula muhtac iken dehre olur padişah
Şahingiray
Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz ü felâh
Hazır ol cenge eğer ister isen sulh u salâh
Abdülhak Molla
Bedbaht ona derler ki elinde cühelânın
Kahr olmak için kesb-i kel ü hüner eyler
Ey olan bade-i ikbal ile sermest-i gurur!
Korkarım bir gün olur sen de olursun mahmur
Benzer erbab-i riyanın hali ol kâşaneye
İç yüzü yiran, dışı mâmur şeklin gösterir.
Hak Taalâ kimseyi bir ferde muhtac etmesin,
Yoksa halkın ettiği ihsane değmez minneti
Lâf-i dâv-yi enaniyyet ne lâzım ârife
Herkesin âlemde bin mafevki, bin madunu var
Esad Muhlis Paşa
Beni küçük düşüren payemin küçüklüğüdür,
Büyük belâya sokan gönlümün büyüklüğüdür
Neş’e tahsil ettiğin sagar da senden gamlıdır
Bir dokun bin ah dinle kâse-i fağfurdan
Kişiye her işi âlâ görünür
Kuzguna yavrusu anka görünür
Bizim şeyhin keramatı olur menkul kendinden
Şinasi
Gölge etme başka ihsan istemem
Ali
Ahibba şive-i yağmada mebhut eyler âdayı,
Huda göstermesin âsar-i izmihlâl’ birde
Kimse idrak etmedi mânasını dâvamızın,
Biz dahi hayranıyız dâya-yı bimânamızın
İç bade, güzel sev var ise akl ü şuurun
Dünya var imiş ya ki yoğ olmuş, ne umurun
Asude olan dersen eğer gelme cihana
Meydana düşen kurtulamaz seng-i kazadan
Bibaht olanın bağına bir katrası düşmez
Bâran yerine derrü güher yağsa semadan
Ruz-u mahşerde sorarlarsa nemiz var diyecek
Biz bu dünyada günah etmedik insancasına
Erbab-ı kemali çekemez nakis olanlar
Rencide olur dide-i huffaş ziyadan
Gam-ı âlem kibar-ı âlemin gamsızlığındadır
Müstaidd-i merg’ olan bimara Lokman neylesin
İdrak-i maâli bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazu o kadar sıkleti çekmez
Seyr etti hava üzre denir taht-. Süleyman,
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde
Yıldız arayıp gökte nice turfe müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu rehgüzerinde
Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizamat
Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde
Ziya Paşa
Dest ü payı bağlıdır, biçare kurban neylesin
Rüşvetle irtikâba da lâzımdır iktidar
Yenişehirli Avni
Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zerduz palan vursan eşek yine eşektir
Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret güher-i âdemi temyize mehaktir
Nush ile yola gelmiyeni etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmiyanın hakkı kötektir
İnsana sadakat yakışır görürse de ikrah,
Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah
Kadı ola dâvacı ve muhzır dahi şahit,
Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?
Ümmid-i vefa eyleme her şahs-ı degalde
Çok hacıların çıktı hacı zir-i begalde
Zalim yine bir zulme giriftar olur âhır
Elbette olur ev yıkanın hanesi viran
En ummadığın keşfeder esrar-i derunun
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?
Allaha tevekkül edenin yaveri Haktır,
Naşad gönül bir gün olup şad olacaktır
Allaha sığın şahs-ı halîmin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
Ziya Paşa
Nâdanlar eder sohbet-i nâdanla telezzüz
Divanelerin hemdemi divane gerektir
Milyonla çalan mesned-i izzette serefraz,
Birkaç kuruşu mürtekibin cay-ı kürektir
Bevval-i çeh-i zemzemi lânetle anar halk,
Sen kâbe gibi kendini hörmetle benam et
Bir yerde ki yok nağmeni takdir edecek gûş
Tazyi-i nefes eyleme, tebdil-i makam et
Manend-i şecer nabit olur sabit olanlar
Her hangi işin ehli isen onda sebat et!
Ziya Paşa
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvetmend olan mazluma el çekmez ianetten
Eden tahrib-i âlem inkisar-ı kalbidir halkın
Gönül yıkma cihanı eylemek abad lâzımsa
Muini zalimin dünyada erbab-i denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı biinsafa hizmetten
Sana senden gelir bir işte ancak dad lâzımsa,
Ümidin kes zaferden gayriden imdad lâzımsa
Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de âr eyler melâmetten
Hake yüz sürmekle kaimse yer üstünde hayat
İhtiyar et altını hakin hayatın rağmine
Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten
Mevta yakışır var ise rahat döşeğinde,
İkdam ü tahammül gerek erbab-ı hayata
Eder tedvir-i âlem bir mekinin kuvve-i azmi,
Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten
Hubb-u cah artar cihan oldukça’ makrun-u fesad
Cisme za’f ettikçe istilâ tama’ kuvvetlenir
Değildir şir-i derzencire töhmet acz-i akdami,
Felekte baht utansın binasîb erbab-I himmetten
Namık Kemal
Kimsenin lûtfuna olma talib,
Bedeli cevher-i hürriyettir
Namık Kemal
Efkâri mülkü, şehr-i dili tahtigâhıdır,
Her kimse kendi âleminin padişahıdır
Merdümazarı nüveziş siteme rağbettir,
Zalime merhamet ef’iyi siyanet gibidir
Kâzım Paşa
Tefekkür etmeli de bu cihana bir gelişi
Gidermeli kederi, bakmalı safaya kişi
Mahmud Nedim Paşa
Düzd-ü şeb sule-i mehtabdan olmaz mahzuz
Eşref Paşa
Hükûmet hikmet ile müşterektir,
Vezir olan hakîm olmak gerektir
Yusuf Kâmil Paşa
Mütekebbirle kibr etme tasadduk sayılır,
Zalime cevr ü eza kılma ibazet gibidir
Manastırlı Naili
Şane-i zülf-ü sühandir itiraz
Cevdet Paşa
Âkilân tâ söz mahallin bulmadıkça söylemez
Meşhuri
Vakt-i ikbalinde kasırdır ricalin himmeti
Mürtefi oldukça şemsin sayesi maksur olur
Maslahat olmasına bir öhöcük lâzım imiş
Recaizade Şefik
Müstakim ol, Hazreti Allah utandırmaz seni
Edib olur kişi sermaye-i hayası kadar
Recaizade Ekrem
Biz de at oynatırız dur hele meydan olsun
Diyarbakırlı Said Paşa
Öyle eşşektir ki bâlâsındaki teşdidinin
Alet-i timára benzer lâyuad dendanı var
Ferid
Mârifet iltifata tabidir
Müşterisiz metâ zayidir
Bir zaman bulmaz fena dünyada erbab-ı himem
Sahini mahvolsa da âsâr kendin gösterir
Ehl-i butlanın sözün tercih eden âdem midir?
Âdem ol isterse hasm olsun bütün âlem sana
Kendini bilmiyen âdem gibi nadan olmaz
Toplanıp ehl-i hava her biri bir saz çalar
Çelebi, böyle olur bizde de konser dediğin
Olup mecruh-u peykân-ı havadis tair-i devlet
Demadem hun akar çeşmim gibi şehbal-i milletten
Leskofçalı Galib
İhtilâfatiyle uğraşmakta dehrin zevk yok,
Zevk anın mirsad-ı ibretten temaşasındadır
Tarz-i âdabı gözet, münkir-i nâdn olma
Killet-i daniş olur kesret-i güftara sebep
Hersekli Arif Hikmet
Mudhikât-ı dehre ben ölsem de tasvirim güler
Gina vermez harîse âlem-i imkânı bahşetsen
Sada-yı sim ü zer meydan alınca Sükûnetyab olur diğer sadalar
Eşref
Hased o rinde ki asudedir mezarında!
Muallim Naci
İstemem ben fatiha tek çalmasınlar taşımı
Esref

Heman kendin sanır mihnette herkes itikadinca
Felek derler buna, bir kimsenin dönmez muradınca
Reha kabil değildir gayre muhtaç olmadan âdem
Gülû minnetkeş-i dest ü dehendir bir içim suda
Her gece kadr olsa kadrin kadri olmazdı,
Şehâ! Her hacer gevher olaydı gevher etmezdi baha
Sakın, keyfiyyetin sermest-i devlet dinlemez, açma!
Kimi der ki öldür, öldür!
Kimi der ki kıyma, kıyma!

Kabiliyyet dad-ı haktır, herkese olmaz nasîb
Sad hezar terbiye etseni bed-asıl olmaz edib

Eşek altun külâh ile gezerse adıdır merkeb
Söyleme ol sözü kim eyliyesin sonra hicab!
Devlet olsa eğer zevale karîb Işler işler kişi acîb garîb
Namerde değil, merde Huda etmiye muhtaç
Rahîbin ölmesine çare yoktur,
Vezir ola meğer Sultan Selim’e
Şah ageh gerektir ahvale,
Vükelaya kalırsa vay hale!
Ah eyledikçe çıksa dilimden siyah dud
Sümbül görür başımda ani dide-i hasûd
Komaz huzura seni ruzigârın etvari
Gubar isen de eder gâh pest, gâh bülend
Muhibb-i sadık odur mukteza-yı hal üzre
Ya sarf-ı mal ede ahbabına ya bezl-i vücud
Etmez kerim olanlar bab-ı ricayı mesdud
Kendisi muhtac-ı himmet bir dede,
Nerde kaldı gayriye himmet ede!
Sulh olmaz ise kabza-şemşir elimizde
Hilâf-ı meşrebimdir derd-i ser vermek ahibbaye
İşte meydan-ı sühan gitmiyelim Şiraz’e
Kimsenin yok medhali ben kendim ettim kendime
Her ki halk andan olmaya hoşnud
Dergeh-i haktan oldürür merdud
Bab-ı saray-ı sirr-i dili açma cahile
Şah-i cihan olursa da ol izz ü cah ile!
Gördün zemane uymadı sen uy zemaneye
Külâhın sat da harceyle, müdahin olma bir ferde!
Cihanda kelle sağ olsun, külah eksik değil merde
Yelme hava-yi vuslat edip ah ü zar ile
Kim başa çıktı sen çıkasın ruzigâr ile!
Talihin olmayıcak bürc-ü saadette havi
Senevi masraf ile besliyemezsin sen evi
Minnet ile korkma gülü, al eline suseni!
Geçme namert köprüsünden, ko götürsün su seni!
Geçme namert köprüsünden, ko götürsün su seni!
Yatma tilki gölgesinde, ko yesin aslan seni!
Mütefavit olur elbette ukul,
Meşveretle bilinir her makul
Ehl-i dikkat katradan ummana eyler intikal
Kelle sağ olsun cihanda bir külâh eksik değil
Bar olma sakın kimseye, mümkün ise yâr ol!
Ruşen görünür her kişiye kendi mahalli
Sal keşti-i umurunu bahr-i tevekkül’e,
Aç badıban-ı himmeti, yan gel de seyre bak!
Cihanda bulmadım yâr-ı muvafık,
Muvafık sandığım çıktı münafık
Yeni ahbaplarını eyleme hatırdan dûr,
Eski yâranlarının başı içün, sultanım!
Devlet istersen kanaat, rahat istersen ölüm
Ne çekersem çekerim sahte vakarı çekemem
Ekmiyen biçmedi bu mezraada velhasıl,
Kime lâzım ise ekmek ana lâzım ekmek
Kâr-ı evvelde kişi âkıbetendiş gerek
Zahid! Bu bürudetle. eğer duzaha girsen
Bir lûle duhan içmeğe ateş bulamazsın
Söyliyenden dinliyen arif gerek
Karînin Hatem-i Tay olsa arz-ı ihtiyac etme
Şikest eyler, benim canım, kişinin istemek kadrın
Etmez bu gönül nale ile derdini ifşa
Bülbülleri dembeste olur gülşen-i razın
Sen yine eski har ü eski palan
Kaçan âdem olacaksın, hayvan?
Muhibb-i sadıkı yektir kişinin akrabasından
Defter ü divana sığmaz söz çıkar divaneden
Ne sen bir kimseden incin, ne senden kimse incinsin
Afy racihtir beray terbiyet tekdirden
Müşteriyi didesinden hisseder tacir olan
Gözün aç, gafil olma, bir dahi dünyaya gelmezsin!
Rakîb ölsün de Mevlâ cennet-i âlâda yer versin
Çok görmüşüz zevalini gaddar olanların,
Kütah olur hayati sitemkâr olanların
Ab-i pake ne zarar vakvaka-i kurbağadan
Hazer. et suret-i haktan görünen bâtıldan!
Bilirler şairin bir misra-ı bercesteden kadrin
Sukut ettiyse bir kevkeb sipihri bekarar olsun
Yere düştüyse bir meyve dirahtı payidar olsun
Revnak verir dü âleme çift olsa merd ü zen,
Böyle buyurdu nutfeden ol merd ü zen düzen
Kimse ölmüş yok cihanda, ey gönül, aç olmadan
Yektir aç olmak kişi namerde muhtaç olmadan
Zalimin rişte-i âmalini bir ah keser,
Mâni-i rızk olanın rızkını Allah keser
Seha ile anılır hep ekâbir-i eslâf,
Atâdir eyliyen erbab-i devleti meşhur
Ruzedarım diyerek suretin ekşitmişsib
Zahidâ, söyle, bu turşu ne bu perhiz nedir?
Akil ne şad olu bu cihanda ne gam çeker,
Cahil hemşire şad olayım der elem çeker
Ne söylemekte selâmet, ne sabra takat var
Derun-u âşık-ı şeydada böyle hayret olur
Bilmem ki neyle def’-į gam etsin bu ehl-i dil
Bir bade var cihanda anın da humarı var
Bu dehr-i pürteabde nail-i cah olmağa lâbüd
Utanmaz yüz, tükenmez söz, işitmez bir kulak ister
Bir kadeh meydir şirasi, terk ser sermayesi
Haceler kâlâ-yı aşkı yok yere endazeler
Keremden özke keramet olur mu âdemde,
Alehusus ola vaktinde runüla-yı zuhur
Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur,
Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur
Def’-i gam çaresi mahbub ile meydir derler,
Rahat-i ruh ü revan bu iki şeydir derler
Halka gadr eyliyenin âkıbeti hayr olmaz,
Kendi bulmazsa da bir gün olur evlâdı bulur
Zevali gussasın çeksin deyu nimet verir, yoksa
Felek haşa ki erbab-i dilin şad olduğun ister
Ah ile nail-i vuslat olamazsın, ey dil
Öyle kâlâyı sana bad-ı hava vermezler
Mazi ile müstakbele sarf eyleme ömrü!
Hal ehli içün hiç biri maksud değildir
Mal ü menale sahip âlemde nice har var,
Yemez yedirmez asla götürür anı har vâr
Şecaat resmini sanman ki ancak hunfeşanlıktır,
Sipahiler içinde hile hem bir pehlivanlıktır
Tabiat talib-i zevk u tarebdir,
Tarîk-i adl kanun-u edebdir
Yâr içün ağyara minnet ettiğim aybe eyle
Bağıban bir gül içün bin hâra hizmetkâr olur
Yürü deryadil olup eyle tahammül, yoksa
Ruzigârın önüne düşmiyen âdem yorulur
İhtiyar olsam da gönlüm tazedir
Tiğ-ı bâtin tiğ-ı zâhirden beter hunriz olur
Bu neş’enin sonu elbette sergiranlıktır
Kabil-i irşad olan insan olur
Gül-ü ter sonra gelir gülşene, evvel has ü hâr
Şem’ her kande belirse cem’ olur pervaneler
Dem vurur akl-ı Felâtun’dan nice divaneler
Ruzigârın germ ü serdin görmiyen âdem midir?
Telâş-i hirs-ı bica âdemi mahrum-u kâm eyler
Maraz-l aşka deva eyliyemez Lokmanlar
Asiyab-ı devleti bir har da olsa döndürür
Böyle kalmaz, koy gönül, essin savursun ruzigâr
Viran olacak kasra bu zinet çoktur
Viran olası hanede evlâd ü ayal var
Fırsatı fevt eyleme el vermiş iken ruzigâr
Hüsn-x hulk âdeme sermaye-i asayiş olur
Ölümden gayriye hep çare vardır
Ağla, eyle gözlerim, ağla, ne gelir var ne gider
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer
Bülbül ağlar, gül güler, âlem temaşa der gider
Şimdi sanem misali pereştiş guruşadır
Kem söz ile kalp akça yine sahibinindir
Ehli vardır her işin, ani mukallit ne bilir?
Hasmin sitemin anlamamak hasma sitemdir
Bilmez, Efendi, çok yaşıyan, çok gezen bilir
I Olur ikbali bâzın bâzının idbarına bâis
Ne kadar şulefüruz olsa da şem’-i zalim
Ah-i mazlum ile elbette söner, çok sürmez
Çeşm-i ibretle nazar kıl, görme bir şey’i abes
O edalar, bu tebessüm bize dektir, biliriz
Gülü târife ne hacet, ne çiçektir biliriz
Çok tecrübe ettim hele. ben bezm-i cihanda
Bir dilber ü bir bade olan yerde gam olmaz
Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir
Müptelâ-yı gama for kim geceler kaç saat
Buna kim âlem-i imkân derler,
Bunda olmaz deme, olmaz olmaz
Bad-ı sümum-u kahr ile peşmürde olsa da
Bağ-ı derunu pür semer eyler selâm- dost
İntizam-ı âlemin kanunudur mevt ü hayat

Olmaz! olmaz! deme, olmaz olmaz.
Tahsil-i kemalât kem âlât ile olmaz

Bazı âdem köpeğe hoşt, kediye pist diyemez
Hemdem bulunur, yâr-ı vefadar ele girmez
Ağız bal anmağ ile tatlı olmaz
Gönüller hasta, hatırlar şikeste bir zamandır bu

İntizam-ı kâr için düşmandan istifsar-ı rey
Râh-ı Fidevs-i berîni sormadır İblisten
Yenişehirli Avnî

Ben kitâb-ı Kâinatı hatm ederken sevgilim
Kadd-i mevzunun görüp tekrar eliften başladım
Lütfi Filiz (d.?-ö. 2007)

Yorumlar kapatıldı.