Ziyâ Paşa cevher-i cân: Can cevheri. Cevher-i cân ola mı şol dürr-i şeh-vâra bedel Ki Ab-ı Hayvân’dan çıkardı onu gavvâs-ı ezel İbni Kemâl cevher-i deryâ-yı…
Mustafa KAYIHAN
hâl-i müşg-âgîn: Misk kokulu ben. Hayâl-i hâl-i müşg-âgînden gayrı gıdamız yok Nâbî hâl-i müşgîn: Mis kokulu ben. Çeşm ü ebrun üzre neyler hâl-i müşgîn ey…
I ıdlâl: Ar. Dalâl’den; azdırma, doğru yoldan saptırma. Ol şâhı âh u nâle yürütmez belâ budur Varır rakîb yanına ıdldl eder yürür Şeyhülislam Yahya Sensin…
M ma’: Ar. Kelime başına gelerek “ile, beraber, birlikte” anlamlarında kullanılır. ma’allâh: Allah ile, Allah ile birlikte. Bî-nişân u lâ-mekân sırrındapinhân olmayan Bulmaya seyr-i ma’allâh…
mû, mûy: Ço) Far. Saç kılı. Hüsnünün naksına şâhid yetişir nisvânın Rûy u mûyunda olan gâliye vü gâzeleri Nâbî Ya Rab beni âzade-i derd ü…
O osmân: Ar. 1. Dört halifeden üçüncüsü ve Hz. Muhammed (s. a. s.)’in damadı. 2. Toy kuşunun ve yılanın yavrusu. Osmân ki buldu gözleri nûreynin…
sem’: Ar. 1. Kulak. 2. İşitme. c. esmâ. Erince semaime geldi hayât-ı tâze bu ilhâm Kabûl etse olurdu îd-ı Ekber cân kurbânı Âdile Sultan Cânân…
T tâ: (b) Far. Sona gelen edat, kadar, değin, dek. Sensin ol hûrşîd-i evc-ârâ-yı şevket kim senin Tuttu dehri nûr-ı adlin kîrvân tâ kîrvân Hakkı…
Derler ki sabr kamusu derde deva olur Ahmedi Kimsesiz hiç kimse yok, her kimsenin var kimsesi, Kimsesiz kaldım, yetiş, ey kimsesizler kimsesi! Ruşenier Batıl işleyü…
Malum olduğu üzere bir esere nereden baktığınız o esere nasıl bir anlam yüklediğinizi, onu nasıl gördüğünüzü belirler. Bu nereden baktığınız ifadesi elbette birikiminiz ve algıda…