İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

KOÇBEYLİ KAPLICALARI KÜLLİYESİ

Dünyada icra edilmiş her eylem ve fikrin bir sürdüreni mutlaka bulunur. Kabil kardeşi Habil’i öldürdü. Bugün katl hadisesi hala devam ediyor. Lut kavmi oğlancılık hadisesi başlattı. Bugün dünyada yaygın olarak sürdürülüyor. Putperestlik, ateşe tapma, ineğe tapma gibi sıralayabileceğimiz pek çok inanç ve geleneğin bir başlatıcısı vardı ve şimdi devam ettiricileri var.

Yüce dinimiz İslam da dünyada bir gelenek başlatmanın ehemmiyetinden bahsederek iyi ya da kötü başlatılan bir geleneğin başlatıcısının sevap ve günah hanesine devam ettirildiği sürece yazılmaların olacağını vurgular.

Silik yer adı diye tabir olunan mikrotoponim bilimine “Hasan Dedenin Su Bulduğu Yer” diye geçen bir yer var köyümüzde… Nereden mi biliyorum? YÖK’te yayımlanmış olan “Çay İlçesinin Mikrotoponimleri” adlı bir tezde kaynak kişi bendim de oradan biliyorum.

Yer adının hikâyesi şöyle. Ben ilkokul kaçıncı sınıftaydım net hatırlayamıyorum ama bir gün halkın akın akın taş tepeyi tırmandığını gördük. Biz zaten durgunluktan bıkmış, kanı kaynayan delikanlı adayları olarak bu tür aksiyonları bekliyoruz. Bir koşuda tepenin zirvesine çıkıverdik birkaç arkadaşımla. İnsanlar Dedem Ölen düzlüğünün batı yanında, köyün güney doğusunda bulunan bu tepeye hazineye koşar gibi koşuyorlar ve sonucun ne olacağını bekliyorlardı. Derken nemden karamış bir taş kovuğuna kulak verdiklerini ve taş atıp ses dinlediklerini gözlemledik. Sıcak su kaynağı bulunmuştu ve bunu yukarıdan çıplak gözle, el yordamı ile tespit etmeye çalışıyorlardı. İlgi birkaç saat sürdü ve herkes dağıldı. Tabii biz beş vakit oralarda keçi güttüğümüz için uzun süre buranın başında gözlem yapıp sesi dinlerdik.

Bu sıcak su kaynağına ilgi neden kesildi bilmiyorum ama iki yıl önce karlı bir gün iz avına çıktığımda yolumu özellikle buraya düşürdüm. Hasan Dedenin Su Bulduğu Yer’in çevresindeki taşlara bakmak ve sıcaklığı tespit etmek istiyordum. Kışın bu gözle buraya hiç bakmadığımdan sonucu merak da ediyordum.

Tahmin ettiğim gibi daha iletken ve soğuğu ve sıcağı muhafaza den taşların üstüne düşen karlar hızla eriyordu. Yer yer taş olmadığı halde tıpkı göllerdeki ılıcalar gibi hiç kar tutmayan kara parçaları da vardı. Bu kara parçalarının kimisi bir kucak genişliğinde kimisi daha fazla büyüklükte idi. Özellik taşın üzeri ve çevresinin su tutmaması hadisesinin yalnız buraya özgü mü yoksa taş tepenin tamamında mı olduğunu merak ederek çevresine de baktım. Yalnız bu bölgelerde erime oluyor diğer yerler kar tutuyordu.

Efendim malum Afyonkarahisar birinci derecede deprem bölgesidir ve deprem bölgelerinin genelinde olduğu gibi kaplıcaları boldur. Bunlardan bir tanesi neden Koçbeyli Kaplıcaları olmasın?

Bu konunun uzmanı değilim ama dünyanın değişik yerlerindeki gözlemlerinden yola çıkarak bu proje şu şekilde şekillenmelidir kanaatindeyim:

1. Maden Tetkik Aramanın sondaj çalışması yapması için gerekli siyası girişimlerde bulunulmalı ve oy kullanım öncesi bu konu siyasilere ısrarla dile getirilmelidir. İşin en önemli ayağını bu oluşturmaktadır. MTA muhtemelen bir su kaynağı bulacaktır. Zira bulgular orada derecesi yüksek bir suyun olduğunu göstermektedir. Bulduğunu var sayarak devam edeyim.

2. Dedemölen düzlüğü çevresi, Taş tepenin üstünde bulunan düzlük arazinin çevresi ve aşağıdaki Burçak Yerinin çevresi için Afyonkarahisar mimarisinin cumbalı evlerinden seçme örneklerle oluşturulan bir Kaplıca Köyü projesi oluşturulmalıdır. Bu köyün evleri yatay mimari esas alınarak tarihi dokuya uygun olarak planlanmalı ve asla bu plandan taviz verilmemelidir. Köyün oluşumundan sonraki fotoğraf Safranbolu Evlerine benzeyecek şekilde kadim bir yerleşim yerini andırmalıdır. Bu Kaplıca Evleri için Seğricek Yolu takip edilerek Koca suratın üstünden Arap Gediğine kadar bir yürüyüş yolu planlanmalı ve doğa sporlarına uygun hale getirilmelidir. Tamamen yürüyüş yolu mantığında ve kadim göç yolları büyüklüğünde olmalı, asla araç trafiğine açılacak şekilde planlanmamalıdır. İkinci yol Ayabakan üzerinden Topakdaş-Oluk-At Çayırına kadar olmalıdır. Üçüncü yol Taş tepe-Yılandlıdere-İnnidaş-Şibidiğin Yurt-Küçükdevrent-Büyükdevrent’e kadar olmalı ve buradan Göle bağlantı kurularak kayıklar, balık lokantaları ve mesirelik alanlarla turistik tarafı güçlendirilmelidir. Özellikle Paşanın Yurt ve çevresindeki düzlükler yine geleneksel mimariye sadık kalınarak düzenlenmeli ve söğüt altı piknik alanları oluşturulmalıdır. Değirmen suyundaki arsenik oranı göz önüne alındığında bu suyun bu bölgelerde kullanılmasında bir behis görülmez diye düşünüyorum. Çatalinin üstü ve Yerin bu minvalde lokanta işletmesi ve ziyaret yerleri olarak planlanabilir. Seğricekten gelen yürüyüş yolu yukarıdan burası ile bağlanarak Kaplıca Evlerinde kalanların öğle yemeğini yiyip akşama kaldıkları evlere dönebilecekleri bir mekan haline getirilebilir.

3. Sağlık Turizmi olabilmesi için Oropedi, Fiziktedavi vb. alanlarda doktor, hemşire ve tıbbi masörlerin bulunduğu bir yer olacak şekilde planlanmalıdır.

4. Kaplıca suyunun kullanım fazlası ve hatta kullanılmış suyun Karamık Barajı ile sulanan arazilerde –ki köye ait arazinin tamamının sulanabileceği öngörülmüş projede- sera üretiminde ısıtma maksatlı kullanılması sağlanmalıdır. Örtü altı tam bodur meyve yetiştiriciliğinden tutun sebze meyve üretimine kadar bir çok alanda erken tarım ürünlerinin elde edilmesi sağlanmalıdır.

5. Donuzçukurundaki meşeler başta olmak üzere Karaburun-Arpasekisi ve Almalıya kadar uzanan arazideki meşe palamutlarının kökleri kilogramı 1000 ile 3000 dolar arsında değişen Truf mantarı ile aşılanmalı ve kontrollü toplama ile bu kaplıca işletmelerinde müşterilere sunulmaldıır. Truf mantarının en sevdiği ağaç pelit ağacı olduğundan –domuzların bilip bizim bilmediğimiz yerlerde gömülü olan- bu mantarların var olanlarının tespiti ve Denizlide kurulmuş olan işletmelerden yeni alınacak aşılarla meşeler köy halkının hizmetine sunulmalıdır.

6. Ayabakan başta olmak üzere dağlarda bulunan düzlüklere küçük organik hayvan yetiştirme alanları oluşturularak işletmelerin tam anlamı ile organik ürün kullanmaları, asla kalitesiz ürün kullanmamaları garanti altına alınmalı ve bu konu ile ilgili bağımsız bir denetleme firmasından hizmet alınmalıdır. İşin bu kadar hassas yürütülmesi beynelmilel turizm açısından çok önemlidir. İşletme mantığı nasıl başlarsa öyle devam eder. Zamanla olur mantığı ile kurulacak yapılar ve girişimler bu tesisleri Gazlıgöldeki kaplıcalara çevirir ki şehrin sıkıcı ortamından kaçan kişi bir başka apartmanlaşmanın içinde dünya kadar para verip kalmak istemez. En azından alternatifi varsa mutlaka otantik olanı tercih eder.

7. Bölgede bulunan kekik türleri, otçayı, yeşil otçayı, zahter, çıngırağıçiçeği, afakan otu gibi tıbbi aromatik bitkiler ayrıca değerlendirmeli ve bölge halkı için maddi bir kazanç kapısı haline gelecek şekilde Afyonkocatepe Üniversitesi iş birliğinde yetiştirilmelidir. Yurt dışında örneklerini gördüğümüz aromatik bitki banyoları bölge bitkileri ile yapılarak satın alma masrafından kaçıldığı gibi ayrıca uğraşanlar için gelir kaynağı haline getirilmelidir.

8. Düz araziler ile tarım arazisi olabilecek yerlere asla dokunulmamalı ve bu mekanlar genel etkinlikler için kullanılabilecek şekilde yeşil alan olarak bırakılmalıdır. Zamanla okçuluk ve diğer milli sporlar için cazibe merkezi haline gelecek şekilde bir gelecek planlaması yapılmalıdır.

9. Topakdaş, Oluk, Çamurlu, Atçayırı, Takıdık, Sakardaş, Postunundepe gibi alanlardan yamaç paraşütçüğü etkinlikleri teşvik edilmelidir.

Listeyi uzatmak mümkün…

Hz. İbrahim mancınığın ucuna oturtulmuş ataşe atılacakken karıncanın birisi ağzında bir damla su ile telaş içinde koşturuyormuş.

– Nereye gidiyorsun, diye sormuşlar.
– Hz. İbrahim’i ateşe atıyorlar, ona su taşıyorum, demiş.
– Bu kadarcık su ile mi söndüreceksin koskoca ateşi, demişler.
– Olsun, ben safımı belli ediyorum. Nemrut’un değil, İbrahim’in tarafındayım, demiş.

Bir başka karınca hikayesinde aynı telaştaki karıncaya sorulan soruya karınca:

– Kabeye Hacca gidiyorum, cevabını verir.
– Bu adımlarla mı ulaşacaksın Kabe’ye, deyince.
– Kabeye ulaşamasam da Kabe yolunda ölürüm, demiş.

Dünyada ortaya atılmış hiçbir fikir icra edilmeden kıyamet kopmazmış. Mezdek diye bir adam Miladi 500’lü yıların başında Sasani İmparatoru Şah I. Kavat’a öncü sosyalist düşünce diyebileceğimiz bir düşünceyi kabul ettirmişti. Hatta rivayete göre bu Kavat eşini sosyalizm düşüncesine kendini fazlaca kaptırarak Mezdek’e sunar ve kadıncağızın namusunu odasında bulunan -o sıralarda 7-8’li yaşlarda olan, sonraları tarihe ve edebiyata adaleti ile geçen- oğlu Nuşirevan yalvar yakar kurtarır. Bu küçük çocuk tahta çıkınca da Mezdek ve taraftarlarını kılıçtan geçirir. Malum Mezdek tarafında ortaya atılan bu fikirler 1360 yıl sonra Marks ve Engels tarafından 1885 yılında Das Kapital adı ile yazıya geçirilir ve 1917’de Lenin tarafından kuvveden fiile geçirilir.

Bu yazdıklarımı belkii biz yapacağız belki de oğullarımız, çocuklarımız. Bu topraklarda başımızda bir fatiha okuyan bulunsun, mezar taşlarımız köpeklerin idrar taşı haline gelmesin istiyorsak bir şeyler düşünmeli ve yapmalıyız. Aksi takdirde köyümüz Karadenizin virane köyleri gibi harap olup gidecek zamanla. Zira taşıma su ile değirmen dönmez. Yurt dışı gelirleri ile yeni nesli köyde tutmak mümkün olmayacaktır.

Yavaş yavaş Afyona taşınmalar başladı bile. Suç değil elbette taşınmak o açılım da gerekiyor. Fakat bir ayağımız toprağımızda kalmalı tıpkı pergelin sabit ucu gibi.

Değil mi?

Mustafa KAYIHAN

15.06.2017

Ankara

Yorumlar kapatıldı.